9 Ekim 2012 Salı

Ghajini


Ghajini...

Sanjay Singhania Hindistanın en büyük iş adamlarından biridir.Bir iş gezisi dönüşünde evinde nişanlısı öldürülür ve kendisi de ağır yaralı olarak kurtulur.Ama başına demir sopayla darbeler alan Sanjay kısa süreli hafıza kaybına uğrar ve Sanjay nişanlısını öldüren Ghajini' nin peşine düşer.

Çok etkilendim çok. Ghajini konusunu "Memento" dan almış aslında, kısa süreli hafıza kaybı, dövmeler ve fotoğraflar... her şey memento ile aynıydı. Aslında Ghajini= Memento + Battal Gazi + Servetini gizleyip kendini sevdiğine fakir tanıtmak durumunda kalmışlık barındıran bilumum Türk filmleri diyebiliriz. Ama ben Memento'dan almadığım zevki Ghajini'den fazlasıyla aldım. 183 dakikanın bir dakikasında bile sıkılmadım. Duygusallık, romantizm, aksiyon, şiddet...Hem ağladım hem güldüm.

Filmde hoşuma gitmeyen şey filmin isminin kötü adama ait olmasıydı.

Sanırım artık ben de bir Aamir Khan hayranıyım.





3 Ekim 2012 Çarşamba

fanaa



Hint filmlerini çok seven bir güruh var ve bence bu güruh insanları iki gruba ayırıyor; Hint filmlerini sadece malum danslardan ibaret sananlar ve bunun böyle olmadığını bilenler :) Ben de en sonunda sadece danslardan ibaret olmadığına ikna edildim ve izlemeye başladım. Tabii “bu kültürel bir şey” ön kabulüyle birlikte.
Görme engelli, güzel bir kız olan Zooni prensini ararken tur rehberi olan Rehanla karşılaşır ve birbirlerinden etkilenirler. Zooni’nin önceliği aşk iken, Rehan’ınki ihtiyaçlardır nitekim Rehan “her çiçekten bal almayı” kendisine hayat felsefesi seçmiştir. Yine de aşk galip gelir ve birlikte olmayı seçerler. Ancak Zooni tam gözleri açılmışken Rehan’ı kaybeder. “”Görüyorum, görüyorum!” sevinci yerini acıya bırakır. Buraya kadar Zooni, kafanızda Hülya Koçyiğit olarak canlanmış olabilir ancak film resmen 2 Kısımdan oluşuyor ve 2. Kısım tam olarak burada başlıyor diyebiliriz. 1. Kısımda ne kadar duygusallık, sıradanlık varsa 2. Kısımda da o kadar aksiyon, heyecan var.
Spoiler…

Gelgelelim Rehan’ın asıl işine.. serseri tipli Rehan, saçlarını kesip karizma bir hale geldikten sonra asıl işini öğreniyoruz. Meğerse Rehan Pakistan ve Hindistan arasındaki en büyük sorun olan Keşmir bölgesinin kurtuluşu için çalışan bir örgüt üyesiyimiş. Filme göre teröristtir, çünkü Hindistan’a göre Keşmir Hindistan’ındır. Keşmir Müslüman yoğunluklu bir bölge ve Hindinstan tarafından zulüm altında. Bölge için Hindistan’ın karşısında olan biri İslami biri etnik temellere dayanmak üzere iki örgüt var. Rehan’ın hangisine mensup olduğunu bilemiyorum ve bu yüzden onu sınıflandıramıyorum.

Zooni kör bir kızdı, ama gözleri açıldıktan sonra da manevi körlüğün kendisini esir almasına engel olamadı. Çünkü malum aşkın gözü kördür ve insan inanmak istediği şeye inanır.

Rehan’ın saçlarını kesip asker üniforması giyip karizmatik hale gelmesi bile dans edip şarkı söylemesine engel olamadı :)

Kajol denen kadın kajugillerden bir fıstık olmalı :)

Bu şarkıyı çok sevdim.



"Doğru ile yanlış arasında seçim yapmak kolaydır. Asıl seçim iki doğrudan fazlası ya da iki yanlıştan az olanı seçmektir. Bunlar hayatımızın seçimidir."

24 Eylül 2012 Pazartesi

my name is khan


My name is Khan, izlemekte geç kaldığım bir film. Rizwan Khan Asperger Sendromlu bir adamdır, küçüklüğünden itibaren annesi üzerine titrer, çünkü çok zeki olduğunun, aslında sadece -hasta- olduğunun farkındadır. Annesi vefat edince Amerika'ya, kardeşinin yanına gider, aşık olur, evlenir. 11 Eylül olayları patlak verince müslümanlara yapılan zulmü Khan ve ailesi özelinde izleriz.

Khan'ın kardeşi, annesinin ilgisinden daha az pay almış bir çocuktur, bu yüzden de biraz öfkelidir. Kardeşi ağlarken, kendi duygularını ifade etme şansı bulunmayan Khan şöyle der "O şanslıydı, çünkü ağlayabiliyordu."
Kardeşi Amerika'da çok başarılı olmuştur, Khan'a da destek olur fakat Khan'ın bir hindu olan Mandira ile evlenmesini kabul edemez. Daha sonra ülkedeki olaylar onların barışmasına duygusal bir şekilde vesile olur.

Benim için en güzel sahnelerden biri Khan'ın sürekli yanında taşıdığı ve elinde oynadığı taşları, mescitte müslümanları kışkırtmaya çalışan doktora atmasıydı. Khan önce bilgisiyle onun tezini çürüttü sonra da şeytanı taşladı.

Khan'ın yaptığı yolculuklar, azmi, yardımseverliği, komik sözleri, her dakikasını dolduran bir filmdi.

Obama gelince her şey düzelecek, bütün kötülükler bitecek mesajı sanırım bir dönem insanların fazla inanmak istediği bir umut kapısıydı.


"Onu özledim, gülüşünü, öfkesini, ağzını çalkalarken çıkardığı sesi."
"Fizik yasalarına göre bazı özel sesler insanların kalp atışlarını hızlandırabilir, benim için Mandira'nın gülüşü öyleydi."
"This is my son Sam, he wasn't a terrorist either."

20 Mayıs 2012 Pazar

25 yaş


Umut, değişim, bahar, yağmur, öğretmek, gözyaşı, hayal kurmak, arkadaşlık, zaman, düşünmek, zevkler, hayal kırıklığı, deniz, güven, yazmak, sessizlik, ağlamak, gülmek, dua, öğrenmek, mutluluk, umut.

2 Mayıs 2012 Çarşamba

"arada bir üzeceksin"



Metroda karşımda oturan iki genç adamın sohbetine kulak misafiri oldum. İkisi de her iki yurdum insanından biri gibi işlerindenmemnunolmayangillerdendi. Masa başında oturmayı sevmiyorlarmış, gezmek istiyorlarmış. Evde bile duramıyorlarmış. Hatta bir tanesi çıkması gereken saatten daha erken çıkıyormuş, yeter ki evden çıksınmış...

Sonra ilişkilere geldiler. Yenilerden, eskilerden bahsettiler. "Bazen günlerce aramıyorum, o özleyip arıyor zaten, geride tutuyorum kendimi bazen" dedi. "Arada bir üzeceksin" fikrinde birleştiler. Kızdım mı onlara? Hayır. İşin sırrını çözmüş diye bir insana kızabilir miyim? 

17 Nisan 2012 Salı

Fetih 1453


Filmi kötü bir salonda izlemek zorunda kalışım (küçük bir salon, 3 kez seslerin kesilişi de cabası) moda girmeme maalesef biraz engel oldu.
Film vizyona gireli uzuuun zaman olmasına karşın kimseden yorum dinlemeden yüksek bir beklentiyle gittim. Avatar'ı, Yüzüklerin Efendisi'ni izlememiş, teknoloji kurdu olmayan duygusal bir sinemasever olmama karşın ben de daha güzel efektler bekliyordum.

Fatih'in oyunculuğunu gerçekten beğendim fakat Ulubatlı Hasan'ın haddinden fazla önplanda oluşu konusunda milletçe hemfikiriz sanırım. Özellikle aşka hiç gerek yoktu. ( Gayrimeşru çocuk hadisesine hiç girmiyorum bile!) Fatih'in Hüma Sultan'a yazdığı şiir, Hüma Sultan'ın yasemin kokusu sürmesi romantizm olarak bu filme yeterdi.
Ulubatlı Hasan'ın tipi döneme uygun muydu?
Fatih gerçekten de, bir şirkette üst düzey yönetici gibi yürüken önemli emirler veriyor muydu, oksa daha çok istişare meclisinde mi konuşuyordu?
Küçük bir çocuk olsaydım, yanımda da annem olsaydı "gemileri ne zaman yürütecekler?" deyip dururdum, o derece bekledim o sahneyi. Kısa sürse de ben etkilendim, özellikle halatın kopmasıyla birlikte insanların kolları ve bacaklarının kopması...
Bizanslıların içki, sofralar, kadın eksenlerindeki sefahatlari "Biz deli gibi çalışıp, planlar yaparken onlar zevk-i sefa içindelerdi" mesajını gayet üst metinden biraz da yüksek sesle söylüyordu. Konstantin havuzda devlet meselelerini konuşurken beraberindeki kızların yüz ifadeleri beni bitirdi, çok sırıtıklardı :)
Son sahne heyecanımı bitirdi. Ayasofya'da toplanmış, korkudan tir tir titreyen Bizanslılar, Fatih'in iki cümlesiyle havalara uçtular, bayram havası estirdiler, bu kadar kolay mı?
Fatih'in Ayasofya'da namaz kılışıyla bitmeliydi bu film...

16 Nisan 2012 Pazartesi

Büyük balık...


Büyük balık küçük balığı yerken tutmuşlar beraber bizim eve gelmişler :)

30 Ocak 2012 Pazartesi

terabithia köprüsü


Düşünüyorum da bir hayal dünyası kurup orada yaşamak bile biriyle paylaşılınca güzel. Yoksa Terabithia Kralı olmuşsun, ne çıkar?